26 Eylül 2007 Çarşamba

can ve be able: yetenek

13 can ve be able: yetenek
136 can ve able: biçimler
A Burada can, be + able sıfatı ile bağlantılı olarak ele alınır. Bu kalıp, can'in eksik bölümlerini tamamlar, şimdi ve gelecekte de can'e bir seçenek oluştu­rur. Dolayısıyla elimizde şu biçimler bulunmaktadır: Mastar: to be able Geçmiş zaman ortacı: been able
Olumlu Olumsuz Soru
Gelecek will/shall will/shall not shall/will I be able?
be able be able will he be able? vb.
Şimdi can ya da cannot ya da can I? ya da
am able am not able am I able? vb.
Geçmiş could ya da could not ya da could I? ya da
was able was not able was I able?
Bir tek gelecek zaman biçimi vardır, çünkü can, izin ifadesi dışında gelecek için kullanılmaz. Ancak şartta iki biçim vardır: could ve would be able.
Öteki bütün fiil yapıları, sıradan fiillerin kurallarına uygun biçimde be able ile oluşturulur:
Şimdi öncesi (present perfect): have been able
Geçmiş öncesi (past perfect): had been able
Olumsuz soru: could you not/couldn't you? Were you not/weren't you able?
will you not/won't you be able? vb.
can/ be/ will/ shall not ve have normal yollarla kaynaştırılabilir:
I wasn't able, he won't be able, I've been able.
can'i yalın mastar izler.
be able'ı tam mastar izler.
137 can/ am able, could/was able
A can ve be able
1 shall/ will be able, tek gelecek zaman biçimidir:
Our baby will be able to walk in a few weeks. : Bebeğimiz, birkaç hafta içinde yürüyebilecek.
2 Şimdiki zaman için can de, am able de kullanılabilir. Can, daha yaygın olan biçimdir:
Can you/Are you able to type? : Daktilo kullanabilir misin?
I can't pay you today. Can you wait tül tomorrow?i Bugün sana ödeme yapamam. Yarına kadar bekleyebilir misin?
Could you wait? : Bekleyebilir misin? (Rica; B2'ye bakınız.)
Can ve able'ın çevirisi, ingilizce ile Türkçe arasında bir ayrımı ortaya çıkarmaktadır: Türkçede yeteneği hem geniş zaman hem de şimdiki zamanda ifade edebiliyoruz. İngilizcede yalnız geniş zaman ifadesi vardır; şimdiki zamanı da bu ifade eder. Dolayısıyla ingilizcede 'yazabilirim'den ayrı olarak 'yazabiliyorum' de­mek olanağı yoktur.
Can ve able'ın çevirilerinde biz yalnız geniş zaman karşılığını vermekteyiz. Bunun yanında şimdiki zaman çevirisinin bulunduğunu da unutmayınız.
Can you type? : Daktilo kullanabilir misin/kullanabiliyor musun?
Is he able to swim? : Yüzebilir mi/yüzebiliyor mu? Aynı durum, geçmiş zaman ile geçmişte süreklilik yapılarında da vardır:
Could he find his way in the dark before he became blind? : Kör olmadan önce karanlıkta yolunu bulabilir miydi/bulabiliyor muydu?
Ancak şimdiki ya da geçmiş zamanda tek bir olaydan söz ediliyorsa, Türkçede de '-yor' kullanma olanağı kalmaz; ingilizce ile Türkçe aynı olur:
Can you lift thls deak on your own? : Tek başına şu sırayı kaldırabilir misin?
Were you able to lift the desk on your own? : O sırayı tek başına kaldırabildin mi?
3 Ancak şimdi öncesi (present perfect) için be able biçimini kullanmalıyız:
Since his accident he hasn't been able to leave the house. : Geçirdiği ka­zadan bu yana evden çıkmıyor.
B could
1 could, koşul kavramı bulunduğu zaman şimdiki zaman anlamında kullanılabilir:
Could you run the business by yourself? (if this was necessary): işi tek başına yürütebilir misin? (bu gerekli olsa)
Could he get anotherjob? (if he left this one): Bir başka iş bulabilir mi? (bu işten ayrılsa)
I could get you a copy. (if you want one): Sana bir kopya(sını) bulabili­rim. (Eğer istiyorsan)
İlk iki örnekte could'un yerine would be able konabilir.
2 could you?, bir ricayı sunmanın iyi bir yoludur. would you?'ya karşı bir seçe­nek oluşturur ve ondan daha naziktir:
Could you show me the way/lend me £5/ wait half an hour? : Bana yolu gösterebilir/5 sterlin ödünç verebilir/beş dakika bekleyebilir miydiniz? Co­uld you please send me an application from? : Bana bir başvuru formu gönderebilir miydiniz?
couldn't you? da yararlıdır.
HOUSEHOLDER: Could you come and mend a leak in a pipe?
PLUMBER: Would sometime next month süit you?
HOUSEHOLDER: Couldn't you come a little earlier?:
EVSAHiBi: Gelip borudaki bir deliği onarabilir miydiniz?
MUSLUKÇU: Gelecek ay bir gün sizce uygun mu?
EVSAHlBl: Biraz daha önce gelemez miydiniz?
C could ve was able'ın geçmişteki yeteneği göstermesi
1 Yalnızca yeteneği belirtmek için her ikisi de kullanılabilir:
When I was young I could/ was able to climb any tree in the forest.: Genç­ken ormandaki her tür ağaca tırmanabilirdim/ tırmanabiliyordum.
2 Yetenek + belirli bir eylem için was able kullanınız:
Although the pilot was badly hurt he was able to explain what had happened. (He could and did explain.): Pilot ciddi biçimde yaralı oldu­ğu halde olup bitenleri anlatabilirdi. (Anlatacak durumdaydı ve anlattı.)
The boat capsized quite near the bank so the children were able to swim to safety. (They could and did swim.) : Kayık kıyıya oldukça yakın bir yerde alabora oldu, dolayısıyla çocuklar yüzüp kurtulabildiler. (Yüzebiliyorlardı ve yüzdüler.)
Ancak bu kural, eylemin gerçekleşmediği olumsuzda ve duyu fiillerinde gev­şer:
He read the message but he couldn't/ wasn't able to understand it. : Me­sajı okudu ama anlayamadı.
I couldn't/wasn't able to see him through the window. : Onu pencereden göremedim.
D Geçmiş öncesi (past perfect) biçimi had been able'dır:
He said he had lost his passport and hadn't been able to leave the country. : (Pasaportunu yitirmiş olduğunu ve yurtdışına çıkamamış ol­duğunu söyledi.) Pasaportunu yitirdiği ve yurtdışına çıkamadığını söyle­di. (Dolaylı aktarımda could'un kullanımı için bak: 312.)
138 could + -miş'li mastar
A Bu biçim, eylemin gerçekleşmediği geçmiş zamandaki yetenek için:
I could have lent you the money. Why didn't you ask me? : Ben sana o parayı ödünç verebilirdim. Neden bana sormadın? (Ayrıca bak: 154.)
ya da eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğini bilmediğimiz zaman kullanılır:
The money has disappeared! Who could have taken it? : Para yok oldu! Kim almış olabilir ki?
Tom could have (taken it); he was here alone yesterday. : Tom (almış olabilir); dün burada yalnız başınaydı.
Şu cümleleri karşılaştırınız:
He was able to send a message. : Bir mesaj gönderebildi. (Gönderdi.)
He could have sent a message. : Bir mesaj gönderebilirdi/göndermiş olabilir. (Ya göndermedi ya da gönderip göndermediğini bilmiyoruz. Ayrıca bak: 135.)
B could + -miş'li mastar ayrıca bir eylemin gerçekleşmemiş olmasından doğan rahatsızlık ya da öfkeyi de ifade eder:
You could have told me =
I am annoyed/ disappointed (hat you didn't tell me. You should have told me. : Bana söyleyebilirdin = Bana söylemediğin için sinirlendim/düş kırıklığına uğradım. Bana söylemeliydin.
Konuşanın vurgulamak istediği sözcük üzerinde güçlü bir vurgu bulunur. (Aynı biçimde kullanılan might için bak: 285.)

Hiç yorum yok: