26 Eylül 2007 Çarşamba

iyelik; şahıs ve dönüşüm zamirleri (Prossessives, personal and reflexive pronouns): my, mine, I, myself, etc.

7 iyelik; şahıs ve dönüşüm zamirleri
(Prossessives, personal and reflexive pronouns): my, mine, I, myself, etc.
62 İyelik sıfat ve zamirleri
İyelik sıfatlan İyelik zamirleri
my (benim) mine (benim/benimki)
your (senin) yours (senin/seninki)
his/her/its (onun) his/hers (onun/onunki)
our (bizim) ours (bizim/bizimki)
your (sizin) yours (sizin/sizinki)
their (onların) theirs (onların/onlarınki)
Bu durumda apostrofun (üstten virgül) kullanılmadığına dikkat edi­niz. Öğrencilerin, genellikle yaptıkları, iyelik gösteren it'i apostrofla yazma hatasına karşı dikkatli olunuz. It's (apostroflu), it is demektir. İkinci tekil şahsın eski biçimine, bazı İncil'lerde ve yirminci yüzyıl öncesi şii­rinde rastlanabilir:
thy (senin) thine (seninki)

one's, one zamirinin iyelik sıfat biçimidir.

63 İyelik sıfatlarının uyumu ve kullanımı
A İngilizcede iyelik sıfatları sahip olunan şeye değil, sahip olana gönderme yapar. Bir adam veya erkek çocuğun sahip olduğu her şey, his (onun) nesnesidir; bir kadın veya kız çocuğunun sahip olduğu her şey, her (onun) nesnesidir:
Tom 's father is his father. Fakat:
Mary's father is her father.
Bir hayvanın sahip olduğu her şev its (onun) şeyidir:
A tree drops its leaves in autumn. : Bir ağaç, güzün yapraklarını döker.
A happy dog wags its tail. : Mutlu bir köpek kuyruğunu sallar.
Ancak hayvanın cinsiyeti biliniyorsa, çoğu kez his/her kullanılır. Birden çok sahip varsa their kullanılır:
The girls are with their brother. : Kızlar erkek kardeşiyle birlikteydi.
Trees drop their leaves in autumn. : Ağaçlar güzün yapraklarını döker.
Sahip olunan tekil de olsa çoğul da olsa iyelik sıfatının değişmediğine dikkat ediniz:
my glove, my gloves : eldivenim, eldivenlerim
his foot, his feet : ayağı, ayakları
B İyelik sıfatları, giysiler ve vücudun parçaları için kullanılır:
She changed her shoes. : Ayakkabılarını değiştirdi.
He injured his back. : Sırtını incitti. (Ancak, 7 A6'ya da bakınız.)
C Vurgu katabilmek için my, your, his vb. one's'tan sonra own (kendi) konabilir:
my own room her own idea
(benim kendi odam) (onun kendi fikri)
own, yukarıda olduğu gibi, bir sıfat ya da bir zamir olabilir:
a room of one's own : insanın kendi odası

Ayrıca şu ifadeye dikkat ediniz:
I'm on my own = I'm alone. : Bir başınayım. = Yalnızım.
64 İyelik sıfatı + isim yerine iyelik zamirinin kullanılması
A This is our room ya da This (room) is ours. : Bu, bizim odamız / Bu (oda)
bizim).
This is their car. That car is theirs too. : Bu, onların arabası. Bu araba da onların.
You've got my pen. : Benim kalemim sende.
You're using mine. Where's yours? : Sen benimkini kullanıyorsun. Se­ninki nerede?
Bilindiği gibi sıfat, bir ismi niteler, bir zamir ise isim yerine ge­çer. Dolayısıyla:
Why is your apple bigger than mine? : Senin elman neden benimkinden bü­yük?
Cümlesinde your'dan sonra bir isim (apple) gelmekte ve your, sıfat işlevi görmektedir.



BURAYA SAYFA 106 EKLENECEK


B Özne ve tümleç biçimlerinin kullanımları:
1 you ve it bir sorun yaratmazlar, çünkü bunların özne ve tümleç biçimleri aynıdır:
Did you see the snake? — Yes, I saw it and it saw me. ~ Did it frighten you?. : Yılanı gördün mü? ~ Evet, ben onu gördüm, o da beni gördü. ~ Seni korkuttu mu?
2 (it dışında) birinci ve ikinci şahıs biçimleri
(a) I, he, she, we, they, bir fiilin öznesi:
I see it. : Onu görüyorum.
He knows you. : Seni tanıyor.
They live here. : Burada oturuyorlar.
ya da to be fiilinin tamlayıcısı olabilir:
İt is I. : Benim. ('Kim o?' sorusunun yanıtı)
Ancak normal olarak burada tümleç biçimini kullanırız:
Who is it? - it's me. : Kim o? ~ Benim. Where's Tom? ~ That's him over there. : Tom nerede? Şuradaki o.
Fakat eğer zamiri bir cümlecik izliyorsa özne biçimlerini kullanırız:
Blame Bill! it was he who chose this colour. : Bill'i suçla. Bu rengi seçen o.
(b) me, him, her, us, them, bir fiilin düz tümleci:
I saw her. : Onu gördüm. Tom likes them. : Tom onları sever.
dolaylı tümleci:
Bill found me a job. : Bill bana bir iş buldu.
Ann gave him a book. : Ann ona bir kitap verdi.
(66'ya bakınız.)
ya da bir edatın tümleci olabilir:
with him : onunla for her : onun için, ona
without them : onlar olmadan to us : bize
66 Zamirden oluşan tümleçlerin konumu

A Bir dolaylı tümleç bir düz tümleçten önce gelir:
I made Ann / her a cake. : Ann'e / Ona bir kek yaptım.
I sent Bill the photos. : Bil’e fotoğrafları gönderdim.
Ancak düz tümleç bir şahıs zamiri ise bunu fiilin hemen arkasına koyup to ya da for kullanmak daha yaygındır:
I made it for her. : Onu ona yaptım.
I sent them to him. : Onları ona gönderdim.
Bu konum kuralı one, some, any, none, vb'ne uygulanmaz:
He bought one for Ann ya da He bought Ann one. : Ann'e bir tane aldı.
He gave something to Jack ya da He gave Jack something. : Jack'e birşey verdi.
B Edatlı fiillerin zamirden oluşan tümleçleri:
Birçok edatlı fiil ortada ya da sonda bulunabilir:
Hand your papers in/ Hand in your papers. : Kâğıtlarınızı verin.
Hang your coat up/ Hang up your coat. : Ceketini as.
Take your shoes off/ Take off your shoes. : Ayakkabılarınızı çıkarın.
Ancak zamirden oluşan tümleç ortaya konmalıdır:
hand them in : onları verin
hang it up : onu as
take them off : onları çıkar
(38. Bölüme bakınız.)
67 it'in kullanımları
A it, normal olarak bir nesne, cinsiyetini bilmediğimiz bir hayvan, bazen de bir bebek ya da küçük bir çocuk için kullanılır:
Where's my map? I left it on the table. : Haritam nerede? Onu masaya bırakmıştım.
Look at that bird. it always comes to my window. : Şu kuşa bak. Hep pencereme gelir.
Her new baby is tiny. it only weighs 2 kilos. : Yeni bebeği minicik. Yalnız iki kilo.
B it, şu tür cümlelerde insan için kullanılabilir:
ANN (telefonda): Who is that?/Who is it? (Kim o?)
BILL: it 's me. (Ben.)
Is that Tom over there? ~ No, it's Peter. : Şuradaki Tom mu? - Hayır,
(o) Peter.
C it, zaman, uzaklık, hava, sıcaklık, gel-git ile ilgili ifadelerde kullanılır:
What time is it? - it is six. : Saat kaç? - Altı.
What's the date? ~ 11's the third of March. : Ayın kaçı? ~ Martın üçü.
How far is it to York? — it is 400 kilometres. : York ne kadar uzaklıkta? - 400 kilometre.
How long does it take to get there? — it depends on how you go. : Oraya gitmek ne kadar zaman alır? ~ Nasıl gittiğine bağlı.
It is raining/snowing/freezing. : Yağmur yağıyor / Kar yağıyor / Dondu­rucu bir hava.
It's frosty. It's a fine night. : Don var. / Güzel bir gece.
It's a full moon tonight. : Bu gece dolunay.
In winter it's/ it is dark at six o'clock. : Kışın saat akıda hava kararır.
It is hot/cold/quite/noisy in this room. : Bu oda sıcak/soğuk/sessiz/gürültülü.
It's high tide/low tide. : Sular yükselmiş/alcalmış.
Ayrıca şu ifadeye de dikkat ediniz:
It's/ it is three years since I saw him =
I haven't seen him for three years. : Onu görmeyeli üç yıl oluyor.

(it is time + özne + geçmiş zaman için ayrıca 293'e bakınız.)
D Sunuşta it
1 it, aşağıdaki türden cümleleri sunabilir (cleft sentences/ öncülü cümleler):
It was Peter who lent us the money. (not tomorrow) : Peter'dı bize pa­rayı ödünç veren. (Paul değil)
It's today that he's going. (not tomorrovv) : Gideceği gün bugün, (ya­rın değil)
it, çoğul isimlerle bile kullanılır:
It's pilots that we need, not groundstaff. : Gereksinim duyduğumuz pi­lotlar, yer görevlileri değil.
(Ayrıca 76'ya bakınız.)
2 Cümlenin öznesi bir mastarsa, genellikle cümleye it'le başlar, mastarı daha sonra söyleriz. Dolayısıyla:
To criticize is easy yerine It is esay to criticize. : Eleştirmek kolay.
To be early is better yerine it is better to be early. : Erken davranmak iyidir.
To give up now seems a pity yerine it seems a pity to give up now. : Şimdi vazgeçmek yazık olur gibi görünüyor.
deriz.
Eğer it + be'den önce find/ think (that) gelirse, be ve that genellikle atılabilir:
He thought (that) it (would be) better to say nothing. : Hiçbir şey söyle­memenin daha iyi olacağını düşünüyordu.
We found it impossible to get visas. : (Vize almayı olanaksız bulduk.) Vi­ze almanın olanaksız olduğunu gördük.

3 Cümlenin öznesi bir cümlecik olduğu zaman da it aynı biçimde kullanılabilir.
That he hasn't phoned is odd. : Telefon etmemesi tuhaf.
That prices will go up is certain. : Fiyatların yükseleceği kesin.

diyebiliriz, ...kat şöyle söylemek çok daha yaygındır:
It's odd that he hasn't phoned.
It 's certain that prices will go up.
Öteki örnekler:
It never occurred to me that perhaps he was lying. : (Belki de yalan söylemekte olduğu) Yalan söyleyebileceği hiç aklıma gelmedi.
It struck me that everyone was unusually silent. : (Birden) herkesin olağanüstü sessiz olduğunu farkettim.
E it/ this, daha önce sözü edilen bir takım, cümlecik ya da fiili temsil edebilir:
He smokes in bed, though I don 't like it. (it = his smoking in bed) : Ya­takta sigara içiyor ama ben bundan hoşlanmıyorum. (it = yatakta sigara içmesi)

He suggested flying, but I thought it would cost too much. (it = fliyng): Uçakla gitmeyi önerdi ama ben bunun çok pahalı olacağı kanısında­yım, (it = uçakla gitmek)
F it ayrıca, belirli kişilere ait olmayan (impersonal) fiillerin öznesi olarak da işlev görür:
It seems, it appears, it looks : öyle görünüyor (ki)
It happens : tesadüfe bakın (ki)
68 Belgisiz zamir olarak you, one ve they
A you ve one
Özne olarak her ikisi de kullanılabilir:
Can you'one camp in the forest? : İnsan bir ormanda kamp yapabilir mi? / Ormanda kamp yapabilir misin? / Ormanda kamp yapabilir mi?
Tümleç olarak normal zamir you'dur:
They fine you for parking offences. : Park yapma hatalarından dolayı sana (insana) para cezası veriyorlar.

Normal konuşmada you daha yaygındır. Bu, daha 'cana yakın' bir zamirdir ve konuşanın kendini o konuma getirdiği anlamını verir.
one daha kişisellikten uzak olup daha seyrek kullanılır. Ancak iyelik biçimi olan one's, oldukça yaygındır:
It's easy to lose one's your way in Venıce. : Venedikte insanın yolunu kaybetmesi yolunu kaybetmen kolaydır.

Doğru iyelik biçimi kullanılmalıdır:
One has to show one's pass at the door. : İnsanın kapıda pasosunu göstermesi gerekiyor. Pasonun kapıda gösterilmesi gerekiyor.
You have to show your pass at the door. : Pasonu kapıda göstermen/ Pasonun kapıda gösterilmesi gerekiyor.

one ya da you yerine bir tekil isim kullanırsak iyelik sıfatı doğal olarak his ya da her olur:
One must do one's best. : İnsan elinden geleni yapmalı ' Elden gelen yapılmalı.
A traveller has to guard his possessıons. : Bir yolcu eşyalarını korumalı­dır.
B they
they yalnızca özne olarak kullanılabilir, they, 'people' (insanlar) anlamında kullanılabilir:
they say = people say, it is said : diyorlar ki = millet diyor ki, deniyor ki
They say it is going to be a cold winter. : Soğuk bir kış olacağını söylüyorlar/ söyleniyor. (Soğuk bir kış olacakmış.)
Türkçedeki 'söylenti/rivayet' kipinin karşılığı da bu yapıdır. Yu­karıdaki son çeviri bunun bir örneğidir.
They say/ It is said/ People say she was once a dancer.
cümlesini:
Onun bir zamanlar dansöz olduğunu söylüyorlar/ olduğu söyleniyor, olarak söz­cük sözcük çevirebileceğimiz gibi söylenti kipiyle de çevirebiliriz:
Bir zamanlar dansözmüş!
they ayrıca, 'the authority concerned' (ilgili merci, yani hükümet/yerel ku­ral/üstler/polis, vb. anlamına da gelebilir:
They want to make this a one-way street. : Burayı tek yönlü bir yol duru­muna getirmek istiyorlar.

69 they/them/their'in neither/either, someone/everyone/no one vb.
ile kullanılması
Bu ifadeler tekil olup tekil bir fiil alırlar. Dolayısıyla şahıs zamirleri he/ she, iyelik sıfatı his/her olmalıdır, (he/his erkekler ve her iki cinsten olabilecekler, she/her ise kadınlar için). Fakat anadili İngilizce olan pek çok kişi bunu kar­maşık bulur ve yalnızca bir cinsiyet bulunsa bile they/their kullanır:
Neither of them remembered their instructions. : ikisi de kendi (lerine ve­rilen) talimatı anımsamadı.
Would someone lend me their binoculars? : Biri bana dürbününü verir mi?
Everyone has read the notice, haven't they? : Herkes bu duyuruyu oku­du, değil mi? No one objected, did they? : Kimse itiraz etmedi, değil mi?
70 Dönüşümlü zamirler
A Bunlar myself, yourself, himself, herself, itself, ourselves, yourselves, themselves'dir. İkinci tekil şahıs yourself ile ikinci çoğul şahıs yourselves arasında­ki ayrıma dikkat ediniz. Belgisiz dönüşlü/vurgulamah zamir, oneself tir.
B myself, yourself vb, fiilin eylemi eylem sahibine döndüğü zaman yani özne ve tümleç aynı olduğu zaman tümleç olarak kullanılır:
I cut myself. : (Kendimi kestim) Elimi (vb.) kestim.
He can't shave himself. : (Kendine sakal traşı yapamaz) Traş olamaz.
It is not always easy to amuse oneself on holiday. : Tatilde insanın (ken­dini eğlendirmesi) eğlenmesi her zaman kolay değildir.
Tom and Ann blamed themselves for the accident. : Tom ve Ann, kaza­dan dolayı kendilerini suçladılar.
This refrigerator defrosts itself. : Bu buzdolabı kendi kendinin buzunu çözer.
Dönüşlü zamiri yerine işteşlik zamiri each other (birbirleri/birbirlerini/bir­birlerine) koyduğumuzda ortaya çıkan anlam ayrımına dikkat ediniz:
Tom and Ann blamed each other. : Tom ve Ann birbirlerini suçladı. (Tom blamed Ann and Ann blamed Tom. : Tom Ann'i suçladı, Ann de Tom'u.)
(53 C'ye bakınız.)
C myself, yourself vb. aynı biçimde fiil + edat'tan sonra da kullanılır:
He spoke to himself. : Kendi kendine konuştu.
Did she pay for herself? : (Kendisi için ödedi mi?) Kendi parasını ödedi mi?
Look after yourself. : Kendine (iyi) bak.
Take care of yourselves. : Kendinize (iyi) bakın.
I'm annoyed with myself. : Kendime kızdım.
He sat by himself : Yalnız başına oturdu.
She addressed the envelope to herself : Zarfı kendine (adresledi) gönder­di.

Fakat edat yer gösteriyorsa dönüşlü zamirleri değil, sıradan zamirleri kullanı­rız:
Did you take your dog with you? : Köpeğini yanma aldın mı?
They put the child between them. : Çocuğu aralarına koydular.
Had he/ Did he have any money on him? : Üzerinde hiç parası var mıydı?
71 myself, himself, herself vb'nin vurgulayıcı zamirler olarak kullanılması
myself, vb. bir isim ya da zamiri vurgulamak için de kullanılabilir:
The King himself gave her the medal. : Bizzat Kral ona madalyayı verdi.
Bu durumda konuşmada self vurgulanır.
Böyle kullanıldığı zaman zamir hiç gerekli değildir; anlam değişikliğine ne­den olmadan kaldırılabilir. Bu zamir genellikle cümlenin öznesini vurgular ve ondan sonra gelir:
Ann herself opened the door. : Bizzat Ann kapıyı açtı.
Tom himself went. : Tom kendisi gitti.
Bir seçenek olarak, varsa tümleçten sonra:
Ann opened the door herself. : Kapıyı Ann kendisi açtı. / Bizzat Ann kapıyı açtı.
ya da geçişsiz bir fiilden sonra da gelebilir:
Tom went himself. : Tom kendisi gitti. / Bizzat Tom gitti.
Geçişsiz fiili edat + isim izliyorsa vurgulayıcı zamir bu isimden sonraya ko­nabilir:
Tom went to London himself ya da Tom himself went to London.: Tom'un kendisi/ Bizzat Tom Londra'ya gitti.
Bu zamir bir başka ismi vurguluyorsa bu isimden hemen sonra gelir:
I saw Tom himself. : Bizzat Tom'u gördüm.
I spoke to the President himself. : Başkanın kendisiyle/Bizzat Başkan'la konuştum.
She liked the diamond itself but not the setting. : Elmasın kendisini be­ğendi ama işlemeciliğini beğenmedi.
Şu iki cümle arasındaki ayrıma dikkat ediniz:
I did it myself. : Bunu kendim yaptım. (Benim tarafımdan yapıldı; başka­sı tarafından değil.)
I did it by myself. : Bunu kendim yaptım. (Yardım almadan yaptım.)

Hiç yorum yok: