7 iyelik; şahıs ve dönüşüm zamirleri
(Prossessives, personal and reflexive pronouns): my, mine, I, myself, etc.
62 İyelik sıfat ve zamirleri
İyelik sıfatlan İyelik zamirleri
my (benim) mine (benim/benimki)
your (senin) yours (senin/seninki)
his/her/its (onun) his/hers (onun/onunki)
our (bizim) ours (bizim/bizimki)
your (sizin) yours (sizin/sizinki)
their (onların) theirs (onların/onlarınki)
Bu durumda apostrofun (üstten virgül) kullanılmadığına dikkat ediniz. Öğrencilerin, genellikle yaptıkları, iyelik gösteren it'i apostrofla yazma hatasına karşı dikkatli olunuz. It's (apostroflu), it is demektir. İkinci tekil şahsın eski biçimine, bazı İncil'lerde ve yirminci yüzyıl öncesi şiirinde rastlanabilir:
thy (senin) thine (seninki)
one's, one zamirinin iyelik sıfat biçimidir.
63 İyelik sıfatlarının uyumu ve kullanımı
A İngilizcede iyelik sıfatları sahip olunan şeye değil, sahip olana gönderme yapar. Bir adam veya erkek çocuğun sahip olduğu her şey, his (onun) nesnesidir; bir kadın veya kız çocuğunun sahip olduğu her şey, her (onun) nesnesidir:
Tom 's father is his father. Fakat:
Mary's father is her father.
Bir hayvanın sahip olduğu her şev its (onun) şeyidir:
A tree drops its leaves in autumn. : Bir ağaç, güzün yapraklarını döker.
A happy dog wags its tail. : Mutlu bir köpek kuyruğunu sallar.
Ancak hayvanın cinsiyeti biliniyorsa, çoğu kez his/her kullanılır. Birden çok sahip varsa their kullanılır:
The girls are with their brother. : Kızlar erkek kardeşiyle birlikteydi.
Trees drop their leaves in autumn. : Ağaçlar güzün yapraklarını döker.
Sahip olunan tekil de olsa çoğul da olsa iyelik sıfatının değişmediğine dikkat ediniz:
my glove, my gloves : eldivenim, eldivenlerim
his foot, his feet : ayağı, ayakları
B İyelik sıfatları, giysiler ve vücudun parçaları için kullanılır:
She changed her shoes. : Ayakkabılarını değiştirdi.
He injured his back. : Sırtını incitti. (Ancak, 7 A6'ya da bakınız.)
C Vurgu katabilmek için my, your, his vb. one's'tan sonra own (kendi) konabilir:
my own room her own idea
(benim kendi odam) (onun kendi fikri)
own, yukarıda olduğu gibi, bir sıfat ya da bir zamir olabilir:
a room of one's own : insanın kendi odası
Ayrıca şu ifadeye dikkat ediniz:
I'm on my own = I'm alone. : Bir başınayım. = Yalnızım.
64 İyelik sıfatı + isim yerine iyelik zamirinin kullanılması
A This is our room ya da This (room) is ours. : Bu, bizim odamız / Bu (oda)
bizim).
This is their car. That car is theirs too. : Bu, onların arabası. Bu araba da onların.
You've got my pen. : Benim kalemim sende.
You're using mine. Where's yours? : Sen benimkini kullanıyorsun. Seninki nerede?
Bilindiği gibi sıfat, bir ismi niteler, bir zamir ise isim yerine geçer. Dolayısıyla:
Why is your apple bigger than mine? : Senin elman neden benimkinden büyük?
Cümlesinde your'dan sonra bir isim (apple) gelmekte ve your, sıfat işlevi görmektedir.
BURAYA SAYFA 106 EKLENECEK
B Özne ve tümleç biçimlerinin kullanımları:
1 you ve it bir sorun yaratmazlar, çünkü bunların özne ve tümleç biçimleri aynıdır:
Did you see the snake? — Yes, I saw it and it saw me. ~ Did it frighten you?. : Yılanı gördün mü? ~ Evet, ben onu gördüm, o da beni gördü. ~ Seni korkuttu mu?
2 (it dışında) birinci ve ikinci şahıs biçimleri
(a) I, he, she, we, they, bir fiilin öznesi:
I see it. : Onu görüyorum.
He knows you. : Seni tanıyor.
They live here. : Burada oturuyorlar.
ya da to be fiilinin tamlayıcısı olabilir:
İt is I. : Benim. ('Kim o?' sorusunun yanıtı)
Ancak normal olarak burada tümleç biçimini kullanırız:
Who is it? - it's me. : Kim o? ~ Benim. Where's Tom? ~ That's him over there. : Tom nerede? Şuradaki o.
Fakat eğer zamiri bir cümlecik izliyorsa özne biçimlerini kullanırız:
Blame Bill! it was he who chose this colour. : Bill'i suçla. Bu rengi seçen o.
(b) me, him, her, us, them, bir fiilin düz tümleci:
I saw her. : Onu gördüm. Tom likes them. : Tom onları sever.
dolaylı tümleci:
Bill found me a job. : Bill bana bir iş buldu.
Ann gave him a book. : Ann ona bir kitap verdi.
(66'ya bakınız.)
ya da bir edatın tümleci olabilir:
with him : onunla for her : onun için, ona
without them : onlar olmadan to us : bize
66 Zamirden oluşan tümleçlerin konumu
A Bir dolaylı tümleç bir düz tümleçten önce gelir:
I made Ann / her a cake. : Ann'e / Ona bir kek yaptım.
I sent Bill the photos. : Bil’e fotoğrafları gönderdim.
Ancak düz tümleç bir şahıs zamiri ise bunu fiilin hemen arkasına koyup to ya da for kullanmak daha yaygındır:
I made it for her. : Onu ona yaptım.
I sent them to him. : Onları ona gönderdim.
Bu konum kuralı one, some, any, none, vb'ne uygulanmaz:
He bought one for Ann ya da He bought Ann one. : Ann'e bir tane aldı.
He gave something to Jack ya da He gave Jack something. : Jack'e birşey verdi.
B Edatlı fiillerin zamirden oluşan tümleçleri:
Birçok edatlı fiil ortada ya da sonda bulunabilir:
Hand your papers in/ Hand in your papers. : Kâğıtlarınızı verin.
Hang your coat up/ Hang up your coat. : Ceketini as.
Take your shoes off/ Take off your shoes. : Ayakkabılarınızı çıkarın.
Ancak zamirden oluşan tümleç ortaya konmalıdır:
hand them in : onları verin
hang it up : onu as
take them off : onları çıkar
(38. Bölüme bakınız.)
67 it'in kullanımları
A it, normal olarak bir nesne, cinsiyetini bilmediğimiz bir hayvan, bazen de bir bebek ya da küçük bir çocuk için kullanılır:
Where's my map? I left it on the table. : Haritam nerede? Onu masaya bırakmıştım.
Look at that bird. it always comes to my window. : Şu kuşa bak. Hep pencereme gelir.
Her new baby is tiny. it only weighs 2 kilos. : Yeni bebeği minicik. Yalnız iki kilo.
B it, şu tür cümlelerde insan için kullanılabilir:
ANN (telefonda): Who is that?/Who is it? (Kim o?)
BILL: it 's me. (Ben.)
Is that Tom over there? ~ No, it's Peter. : Şuradaki Tom mu? - Hayır,
(o) Peter.
C it, zaman, uzaklık, hava, sıcaklık, gel-git ile ilgili ifadelerde kullanılır:
What time is it? - it is six. : Saat kaç? - Altı.
What's the date? ~ 11's the third of March. : Ayın kaçı? ~ Martın üçü.
How far is it to York? — it is 400 kilometres. : York ne kadar uzaklıkta? - 400 kilometre.
How long does it take to get there? — it depends on how you go. : Oraya gitmek ne kadar zaman alır? ~ Nasıl gittiğine bağlı.
It is raining/snowing/freezing. : Yağmur yağıyor / Kar yağıyor / Dondurucu bir hava.
It's frosty. It's a fine night. : Don var. / Güzel bir gece.
It's a full moon tonight. : Bu gece dolunay.
In winter it's/ it is dark at six o'clock. : Kışın saat akıda hava kararır.
It is hot/cold/quite/noisy in this room. : Bu oda sıcak/soğuk/sessiz/gürültülü.
It's high tide/low tide. : Sular yükselmiş/alcalmış.
Ayrıca şu ifadeye de dikkat ediniz:
It's/ it is three years since I saw him =
I haven't seen him for three years. : Onu görmeyeli üç yıl oluyor.
(it is time + özne + geçmiş zaman için ayrıca 293'e bakınız.)
D Sunuşta it
1 it, aşağıdaki türden cümleleri sunabilir (cleft sentences/ öncülü cümleler):
It was Peter who lent us the money. (not tomorrow) : Peter'dı bize parayı ödünç veren. (Paul değil)
It's today that he's going. (not tomorrovv) : Gideceği gün bugün, (yarın değil)
it, çoğul isimlerle bile kullanılır:
It's pilots that we need, not groundstaff. : Gereksinim duyduğumuz pilotlar, yer görevlileri değil.
(Ayrıca 76'ya bakınız.)
2 Cümlenin öznesi bir mastarsa, genellikle cümleye it'le başlar, mastarı daha sonra söyleriz. Dolayısıyla:
To criticize is easy yerine It is esay to criticize. : Eleştirmek kolay.
To be early is better yerine it is better to be early. : Erken davranmak iyidir.
To give up now seems a pity yerine it seems a pity to give up now. : Şimdi vazgeçmek yazık olur gibi görünüyor.
deriz.
Eğer it + be'den önce find/ think (that) gelirse, be ve that genellikle atılabilir:
He thought (that) it (would be) better to say nothing. : Hiçbir şey söylememenin daha iyi olacağını düşünüyordu.
We found it impossible to get visas. : (Vize almayı olanaksız bulduk.) Vize almanın olanaksız olduğunu gördük.
3 Cümlenin öznesi bir cümlecik olduğu zaman da it aynı biçimde kullanılabilir.
That he hasn't phoned is odd. : Telefon etmemesi tuhaf.
That prices will go up is certain. : Fiyatların yükseleceği kesin.
diyebiliriz, ...kat şöyle söylemek çok daha yaygındır:
It's odd that he hasn't phoned.
It 's certain that prices will go up.
Öteki örnekler:
It never occurred to me that perhaps he was lying. : (Belki de yalan söylemekte olduğu) Yalan söyleyebileceği hiç aklıma gelmedi.
It struck me that everyone was unusually silent. : (Birden) herkesin olağanüstü sessiz olduğunu farkettim.
E it/ this, daha önce sözü edilen bir takım, cümlecik ya da fiili temsil edebilir:
He smokes in bed, though I don 't like it. (it = his smoking in bed) : Yatakta sigara içiyor ama ben bundan hoşlanmıyorum. (it = yatakta sigara içmesi)
He suggested flying, but I thought it would cost too much. (it = fliyng): Uçakla gitmeyi önerdi ama ben bunun çok pahalı olacağı kanısındayım, (it = uçakla gitmek)
F it ayrıca, belirli kişilere ait olmayan (impersonal) fiillerin öznesi olarak da işlev görür:
It seems, it appears, it looks : öyle görünüyor (ki)
It happens : tesadüfe bakın (ki)
68 Belgisiz zamir olarak you, one ve they
A you ve one
Özne olarak her ikisi de kullanılabilir:
Can you'one camp in the forest? : İnsan bir ormanda kamp yapabilir mi? / Ormanda kamp yapabilir misin? / Ormanda kamp yapabilir mi?
Tümleç olarak normal zamir you'dur:
They fine you for parking offences. : Park yapma hatalarından dolayı sana (insana) para cezası veriyorlar.
Normal konuşmada you daha yaygındır. Bu, daha 'cana yakın' bir zamirdir ve konuşanın kendini o konuma getirdiği anlamını verir.
one daha kişisellikten uzak olup daha seyrek kullanılır. Ancak iyelik biçimi olan one's, oldukça yaygındır:
It's easy to lose one's your way in Venıce. : Venedikte insanın yolunu kaybetmesi yolunu kaybetmen kolaydır.
Doğru iyelik biçimi kullanılmalıdır:
One has to show one's pass at the door. : İnsanın kapıda pasosunu göstermesi gerekiyor. Pasonun kapıda gösterilmesi gerekiyor.
You have to show your pass at the door. : Pasonu kapıda göstermen/ Pasonun kapıda gösterilmesi gerekiyor.
one ya da you yerine bir tekil isim kullanırsak iyelik sıfatı doğal olarak his ya da her olur:
One must do one's best. : İnsan elinden geleni yapmalı ' Elden gelen yapılmalı.
A traveller has to guard his possessıons. : Bir yolcu eşyalarını korumalıdır.
B they
they yalnızca özne olarak kullanılabilir, they, 'people' (insanlar) anlamında kullanılabilir:
they say = people say, it is said : diyorlar ki = millet diyor ki, deniyor ki
They say it is going to be a cold winter. : Soğuk bir kış olacağını söylüyorlar/ söyleniyor. (Soğuk bir kış olacakmış.)
Türkçedeki 'söylenti/rivayet' kipinin karşılığı da bu yapıdır. Yukarıdaki son çeviri bunun bir örneğidir.
They say/ It is said/ People say she was once a dancer.
cümlesini:
Onun bir zamanlar dansöz olduğunu söylüyorlar/ olduğu söyleniyor, olarak sözcük sözcük çevirebileceğimiz gibi söylenti kipiyle de çevirebiliriz:
Bir zamanlar dansözmüş!
they ayrıca, 'the authority concerned' (ilgili merci, yani hükümet/yerel kural/üstler/polis, vb. anlamına da gelebilir:
They want to make this a one-way street. : Burayı tek yönlü bir yol durumuna getirmek istiyorlar.
69 they/them/their'in neither/either, someone/everyone/no one vb.
ile kullanılması
Bu ifadeler tekil olup tekil bir fiil alırlar. Dolayısıyla şahıs zamirleri he/ she, iyelik sıfatı his/her olmalıdır, (he/his erkekler ve her iki cinsten olabilecekler, she/her ise kadınlar için). Fakat anadili İngilizce olan pek çok kişi bunu karmaşık bulur ve yalnızca bir cinsiyet bulunsa bile they/their kullanır:
Neither of them remembered their instructions. : ikisi de kendi (lerine verilen) talimatı anımsamadı.
Would someone lend me their binoculars? : Biri bana dürbününü verir mi?
Everyone has read the notice, haven't they? : Herkes bu duyuruyu okudu, değil mi? No one objected, did they? : Kimse itiraz etmedi, değil mi?
70 Dönüşümlü zamirler
A Bunlar myself, yourself, himself, herself, itself, ourselves, yourselves, themselves'dir. İkinci tekil şahıs yourself ile ikinci çoğul şahıs yourselves arasındaki ayrıma dikkat ediniz. Belgisiz dönüşlü/vurgulamah zamir, oneself tir.
B myself, yourself vb, fiilin eylemi eylem sahibine döndüğü zaman yani özne ve tümleç aynı olduğu zaman tümleç olarak kullanılır:
I cut myself. : (Kendimi kestim) Elimi (vb.) kestim.
He can't shave himself. : (Kendine sakal traşı yapamaz) Traş olamaz.
It is not always easy to amuse oneself on holiday. : Tatilde insanın (kendini eğlendirmesi) eğlenmesi her zaman kolay değildir.
Tom and Ann blamed themselves for the accident. : Tom ve Ann, kazadan dolayı kendilerini suçladılar.
This refrigerator defrosts itself. : Bu buzdolabı kendi kendinin buzunu çözer.
Dönüşlü zamiri yerine işteşlik zamiri each other (birbirleri/birbirlerini/birbirlerine) koyduğumuzda ortaya çıkan anlam ayrımına dikkat ediniz:
Tom and Ann blamed each other. : Tom ve Ann birbirlerini suçladı. (Tom blamed Ann and Ann blamed Tom. : Tom Ann'i suçladı, Ann de Tom'u.)
(53 C'ye bakınız.)
C myself, yourself vb. aynı biçimde fiil + edat'tan sonra da kullanılır:
He spoke to himself. : Kendi kendine konuştu.
Did she pay for herself? : (Kendisi için ödedi mi?) Kendi parasını ödedi mi?
Look after yourself. : Kendine (iyi) bak.
Take care of yourselves. : Kendinize (iyi) bakın.
I'm annoyed with myself. : Kendime kızdım.
He sat by himself : Yalnız başına oturdu.
She addressed the envelope to herself : Zarfı kendine (adresledi) gönderdi.
Fakat edat yer gösteriyorsa dönüşlü zamirleri değil, sıradan zamirleri kullanırız:
Did you take your dog with you? : Köpeğini yanma aldın mı?
They put the child between them. : Çocuğu aralarına koydular.
Had he/ Did he have any money on him? : Üzerinde hiç parası var mıydı?
71 myself, himself, herself vb'nin vurgulayıcı zamirler olarak kullanılması
myself, vb. bir isim ya da zamiri vurgulamak için de kullanılabilir:
The King himself gave her the medal. : Bizzat Kral ona madalyayı verdi.
Bu durumda konuşmada self vurgulanır.
Böyle kullanıldığı zaman zamir hiç gerekli değildir; anlam değişikliğine neden olmadan kaldırılabilir. Bu zamir genellikle cümlenin öznesini vurgular ve ondan sonra gelir:
Ann herself opened the door. : Bizzat Ann kapıyı açtı.
Tom himself went. : Tom kendisi gitti.
Bir seçenek olarak, varsa tümleçten sonra:
Ann opened the door herself. : Kapıyı Ann kendisi açtı. / Bizzat Ann kapıyı açtı.
ya da geçişsiz bir fiilden sonra da gelebilir:
Tom went himself. : Tom kendisi gitti. / Bizzat Tom gitti.
Geçişsiz fiili edat + isim izliyorsa vurgulayıcı zamir bu isimden sonraya konabilir:
Tom went to London himself ya da Tom himself went to London.: Tom'un kendisi/ Bizzat Tom Londra'ya gitti.
Bu zamir bir başka ismi vurguluyorsa bu isimden hemen sonra gelir:
I saw Tom himself. : Bizzat Tom'u gördüm.
I spoke to the President himself. : Başkanın kendisiyle/Bizzat Başkan'la konuştum.
She liked the diamond itself but not the setting. : Elmasın kendisini beğendi ama işlemeciliğini beğenmedi.
Şu iki cümle arasındaki ayrıma dikkat ediniz:
I did it myself. : Bunu kendim yaptım. (Benim tarafımdan yapıldı; başkası tarafından değil.)
I did it by myself. : Bunu kendim yaptım. (Yardım almadan yaptım.)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder