26 Eylül 2007 Çarşamba

may, ve can: izin ve olasılık

12 may, ve can: izin ve olasılık
İzin
127 may'in izin için kullanılışı:
Biçim
Şimdi ve gelecekte bütün kişiler için may.
Şartta ve geçmiş zamandaki fiillerden sonra might.
Olumsuz: may not/mayn't, might not/ mightn't.
Soru: may I? might I? vb.
Olumsuz soru: may I not/mayn't I? might I not/mightn't I?
Öteki biçimleri allow, be allowed ile oluşturulur.
may'i yalın mastar izler.
128 can'in izin için kullanılışı:
Biçim
Şimdi ve gelecekte bütün kişiler için can.
Geçmişte ve şartta: could.
Olumsuz: cannot/ can't, could not/ couldn't,
Soru: can I? could I? vb.
Olumsuz soru: can I not/ can't I? could I not/ couldn't I? vb.
Öteki biçimleri allow, be allowed ile oluşturur.
can'i yalın mastar izler.
129 may ve can'in şimdiki ve gelecekte izin için kullanılışı
A Birinci şahıs
I/ we can, en olağan biçimdir:
I can take a day off whenever I want. : İstediğim zaman bir gün işe gelmeyebilirim.
'I/ We have permission to ...' (. . .meye iznimiz var) anlamında I/ we may de denebilir:
I may leave the office as soon as I have fînished. : işim biter bitmez bürodan çıkabilirim/çıkma iznim var.

Ancak bu, sık kullanılan bir yapı değildir; şu yapı daha doğal olmaktadır:
I can leave/l'm allowed to leave ...:.. .ayrılabilirim/ayrılma iznim var.
I/ we may/ might, dolaylı aktarımda daha olağandır:
'You may leave when you've finished,' he says/ said ~ He says we may leave/ He said we might leave . . . : 'İşiniz bitince gidebi­lirsiniz', diyor/ dedi = İşimiz bitince gidebileceğimizi söylüyor/söyledi.
Fakat halk dilinde can/ could diyebiliriz:
He says we can leave/ He said we could leave. : Gidebieceğimizi söyledi/söylüyor.
B İkinci şahıs
Burada may, özellikle konuşan kişi izin verdiği zaman kullanılır. You may park here (Burada park edebilirsiniz), 'I give you permission to park' (Size parketme izni veriyorum) demektir. Normal olarak 'The police etc. allow you to park' (Polis vb. park etmenize izin veriyor) ya da 'You have a right to park' (Park etmek hakkına sahipsiniz) anlamına gelmez.
Burada can, may'e biçimsel olmayan bir seçenek oluşturabilir. Fakat can aynı zamanda, izne sahip olma kavramını iletmekte de kullanılabilir. You can park here (Burada park edebilirsiniz), 'I allow it/ The poliçe allow it/ You have a right to park here' (Park etmenize izin veriyorum/ Polis izin vermiyor/ etmeye hakkınız var) anlamına gelebilir.
Aynı biçimde You can take two books home with you (Eve yanınızda iki kitap götürebilirsiniz), 'I allow it/The library allows it' (Buna ben/kütüphane izin veriyorum/veriyor) anlamına gelebilir. You can't eat sandwiches in the library de, 'I don't allow it/ The librarian doesn't allow it' (Buna ben izin vermiyorum/kütüphane izin vermiyor) ya da 'it isn't a proper thing do' (Bunu yap­mak doğru değil) anlamına gelebilir.
Bir koşul havası could kullanılabilir:
Why don't you ring him? You can/could use myphone. : Neden onu aramıyorsun? Benim telefonumu kullanabilirsin.
could ayrıca girişinde geçmiş zaman bir fiil bulunduğu zaman dolaylı akta­rımda da kullanılabilir:
He said I could use his phone. : Telefonunu kullanabileceğimi söyledi.
C Konuşan kişi izin verdiği zaman yukarıda B'de olduğu gibi may kullanılabi­lir:
He may take my car. (I give him permission to take it.) : Benim arabamı alabilir. (Almasına izin veriyorum.)
They may phone the office and reverse the charges. (I give them permission.) : Büroya telefon edip faturaları başka isme yazdırabilirler. (Onlara izin veriyorum.)
Ancak may daha çok kişisel olmayan ifadelerde yetki ya da izni belirtmek için kullanılır:
In certain circumstances a police officer may (= has the right to) ask a driver to take a breath test. : Bazı durumlarda polis sürücüden soluk tes­tini yapmasını isteyebilir (bu hakka sahiptir).
If convicted, an accused person may (= has the right to) appeal. : Hü­küm giydiği zaman sanık [yargıtaya] başvurabilir (bu hakka sahip).
SCRABBLE RULES: No letter may be moved after it his been played. DİLMECE KURALLARI: Oynandıktan sonra hiçbir harf yerinden oynatılamaz.
Teklifsiz Ingilizcede can/ can't kullanılabilir:
He can take the car. : Arabayı alabilir.
They can phone the office. : Büroya telefon edebilirler.
A police officer can ask a driver . . . : Bir polis memuru sürücüden .
. . isteyebilir.
An accused person can appeal. : Sanık başvurabilir.
No letter can be moved . . . : Hiçbir harf . . . oynatılmaz.
130 could ya da was/ were allowed to'nun geçmişte izin için kullanılışı
could, geçmişte genel bir izni de ifade edebilir:
On Sundays we could (= were allovved to) stay up late. : Pazarları, geç vakte kadar oturmamıza izin verilirdi.
Belirli bir eyleme izin verilip bu eylem yerine getirildiği zaman could yerine was/ were allowed to kullanırız:
I had a visa so I was allowed to cross the frontier. : Vizem vardı; dolayı­sıyla sınırı geçmeme izin verildi.
Ancak couldn't'un could'dan daha geniş bir kullanım alanı vardır:
We couldn't bring our dog into the restaurant. : Köpeğimizi lokantaya getiremedik/getiremiyorduk/getiremezdik. Bunun tersi:
We were allowed to bring...... .getirmemize izin verildi/veriliyordu/ve­rilirdi, olur.

-miş'li fiil yapılarında (perfect tenses) ve edilgenlerde (passive) allowed kullanılmalıdır :
Since his accident he hasn't been allowed to drive. : Geçirdiği kazadan bu yana araba kullanmasına izin verilmiyor.
As a child he had been allowed to do exactly what he liked. : Çocuklu­ğunda her istediğini yapmasına izin veriliyordu.
(might/ could'un dolaylı aktarımda kullanılışı için bak: 129 A.)
131 İzin isteği (Ayrıca bak: 283)
A can I?, could I?, may I?, might I?'in hepsi olabilir ve şimdi ya da gelecek için kullanılabilir, can I? en teklifsizidir.
Bu dördü arasında en yararlı olanı could I'dır, çünkü hem biçimsel hem de teklifsiz isteği ifade edebilir.
may I? could I?'dan biraz daha biçimselse de her iki tip rica için de kullanılabilir.
might I? may I?'dan daha ayrıdır ve yanıt konusunda daha büyük bir belir­sizliği ifade eder.
B can't I? ve couldn't I? olumsuz biçimleri konuşanın olumlu bir yanıt umduğunu göstermekte kullanılır:
Can't I stay up till the end of the programme? : Programın sonuna kadar oturamaz mıyım?
Couldn't I pay by chegue? : Çekle ödeyemez miyim?
C can I? ve could I?'lı ricalara verilecek yanıtlar normal olarak şöyledir:
Yes, you can. Yes, of course (you can).
No, you can't.
may I? ve might I?'lı ricalara verilecek yanıtlar normal olarak şöyledir:
Yes, you may. Yes, of course (you may).
Olumsuz bir yanıt için No you may not kullanılabilir fakat normal olarak bu­nun yerine daha ılımlı bir ifade kullanılır:
I'd rather you didn't. : (öyle yapmamanı) yeğlerim.
I'm afraid not. : Korkarım olmaz (onu yapamazsın).
D İzinle ilgili sorular şimdiki zaman can ya da am/is/are allowed to, geçmişte de could ya da was/were allowed to ile ifade edilir:
Can Tom use the car whenever he likes? : Tom arabayı ne zaman isterse kullanabiliyor mu?
Is Tom allowed to use the car? : Tom* un arabayı kullanmasına izin verili­yor mu?
Could students choose what they wanted to study? : Öğrencilere istedik­leri (konuları) okumalarına izin veriliyor muydu? Were students allowed to choose . . . ? : (Anlam aynı / Ç.N.)
Olasılık
132 Olasılık için may/might
A Biçim
Şimdi ve gelecekte may/ might.
Şartta ve geçmiş zamandaki fiillerden sonra might.
Olumsuz: may not/ mayn’t/ might not/ mightn't.
Soru: Aşağıda E'ye bakınız.
Mastar: to be + likely
B may/ might + şimdiki zaman mastarı, şimdi ya da gelecekteki olasılığı ifade edebilir:
He may/might tell his wife. (Perhaps he tells/ will tell his wife.): Karısına söyleyebilir. (Belki karısına söylüyordur/söyler.)
He may/might emigrate. (Perhaps he will emigrate.): Göç edebilir. (Belki göç eder.)
Ann may/ might know Tom's address. (Perhaps Ann knows . . .): Ann, Tom'un adresini bilebilir. (Belki . . . biliyordur.)
Aynı biçimde, süreklilik mastarı (continuous infinitive):
He may/ might be waiting at the station. (Perhaps he is waiting at the station.): İstasyonda bekliyor olabilir. (Belki de istasyonda bekliyordun)
He may/might be waiting at the station when we arrive. (Perhaps he will be waiting . . .) : Vardığımızda istasyonda bekliyor olabilir. (Belki de . . . bekliyor olacak.)


C may ya da might'ın şimdi ve gelecekteki olasılığı göstermesi.
Normal olarak her ikisi de kullanılabilir, might, kuşkuyu biraz daha artırır. Konuşmada bu kuşku ağırlığını, may/might'ı vurgulayarak da belirtebileceğimize dikkat ediniz. Tom 'may lend you the money (may üzerinde güçlü vur­gu) ([Eh], Tom bu parayı sana ödünç verebi'lir), bu olasılığın pek büyük ol­madığı anlamını taşır. Tom might lend you the money (might üzerinde güç­lü vurgu) (Tom bu parayı sana verebilir - belki), 'I don't think this is at all likely/I think it is unlikely' (Bunun olası olduğuna inanmıyorum/Bence bu olası değil) anlamım taşır.
D Şartta ve ifadenin geçmiş zamandaki bir fiile sunulduğu durumlarda might kullanılmalıdır:
If 'you invited him he might come. : Onu sen çağırdıysan gelebilir.
I knew we might have to wait at the frontier, : Sınırda beklemek zorunda kalabileceğimizi biliyordum.
He said he might hire a car. : Bir araba kiralayabileceğini söyledi. (Dolay­lı aktarım)
E Olumsuz ve soruda may/might
Olumsuzda bir sorun ortaya çıkmaz:
He may/might not believe your story. (Perhaps he vvon't/doesn't believe your story.): Anlattıklarına inanmayabilir. (Belki de anlattıklarına inanmaz/inanmıyordur.)
Soru normal olarak do you think? ya da be + likely yapısı ile ifade edilir:
Do you think he's alone? : Sence yalnız mıdır?
Do you think he believes your story?: Anlattıklarına inanır/inanıyor mu dersin?
Is it likely that the plane will be late? : Uçağın gecikme olasılığı var mı?
Is the plane likely to be late? : Uçağın gecikmesi olası mı?
Olasılık için may? cümlenin başında hemen hiç görülmez. Daha sonra kullanılabilir:
When may we expect you? : (Sizi ne zaman bekleyebiliriz?) Ne zaman gelebilirsiniz?
What may be the result of the new tax? : (Yeni verginin sonucu ne olabi­lir?) Yeni vergi ne gibi sonuçlar doğurabilir?
Ancak daha çok be + likely ya da think'li bir kalıp kullanılır:
When are you likely to arrive? : Ne zaman gelebilirsiniz?
What do you think the result will be? : Sonuç ne olur dersin?
might'ı kullanmak olasılığı zor da olsa vardır:
Might they be waiting outside the station? : İstasyonun dışında bekliyor olabilirler mi?
Fakat Could they be waiting? (Bekliyor olabilirler mi?) veya Do you think they are waiting? (Bekliyorlar mı dersin?) daha yaygındır (Bak: 134).
Ancak olumludaki (soru olmayan) may/ might, bir sorunun bir bölü­münü oluşturabilir:
Do you think he may/ might be able to pay? : Ödeyebilirler mi sence?
(Bu tür soru için 104'e bakınız.)
133 may/ might + -miş'li mastar
A Bu, geçmişteki eylemlerle ilgili spekülasyonlarda kullanılır:
He may/might have gone. : Gitmiş olabilir
= it is possible that he went/has gone. : Gitmiş olması olanağı var.
ya da
Perhaps he went/has gone. : Belki (de) gitmiştir.
132 D'de gösterildiği gibi, ana fiil bir geçmiş zaman yapısındaysa might kullanılmalıdır:
He said/ thought that she might have missed the plane. : (Kızın) uçağı kaçırmış olabileceğini söyledi/olabileceğini düşünüyordu.
Belirsizlik artık sürmüyorsa may değil, might kullanılmalıdır:
He came home alone. You shouldn't have let him do that; he might have got lost. : Tek başına geldi. Buna izin vermemeliydin; yolunu kaybedebi­lirdi. (Ama kaybetmedi.)
Böylece:
You shouldn't have drunk the wine: it may/might have been drugged. : Şarabı içmemeliydin; içine ilaç konmuş olabilir/olabilirdi.
cümlesinde it may have been drugged (ilaç konmuş olabilir) sözcükleri şara­bın ilaçlı olup olmadığına ilişkin kuşkumuzun sürdüğünü gösterir; it might have been drugged aynı anlama gelebileceği gibi (ilaç konmuş olabilir) ilaç konmamış olduğunu bildiğimizi de (konmuş olabilirdi) gösterebilir. Konu hiç sınamaya sokulmadığı zaman,
Perhaps we should have taken the other road. it might have been quicker.: Belki de öteki yoldan gitmeliydik; daha kısa olabilirdi.
it's a good thing you didn't lend him the money. You might never have got it back. : Ona parayı ödünç vermediğin iyi oldu/olmuş. Sana onu hiç ödeyemezdi.

örneklerinde olduğu gibi may değil might kullanırız.
Bu türden cümleler üçüncü tip şart cümlelerine çok benzemektedir:
If we had taken the other road we might have arrived earlier. : Öteki yol dan gitseydik daha erken varabilirdik.
B Şart cümlelerinde kesin yerine olası bir sonucu belirtmek için will/ would yeri ne may/ might kullanırız:
If he sees you he will stop. : Seni görürse durur, (kesin)
If he sees you he may stop. : Seni görürse durabilir, (olası)
Aynı biçimde:
If you poured hot water into it, it might crack ve
If you had left it there, someone might have stolen it. : İçine sıcak sııcak su dökseydin çatlardı.
Onu orada bıraksaydın biri onu çalabilirdi.
(Bak: 232 B.)
134 may/ might'a karşı bir seçenek olarak could
A could, may/ might yerine kullanılabilir:
I wonder where Tom is. ~ He may/might/could be in the library. : Tom nerede? ~ Kütüphanede olabilir.
Aynı biçimde be sürekli mastarın bir parçası olduğu zaman:
I wonder why Bill isn't here. ~ He may/might/could still be waiting for a bus. (Perhaps he is still waiting for a bus.) : Acaba Bill neden hala gelmedi? ~ Otobüs bekliyor olabilir. (Belki de otobüs bekliyordun)
ve be edilgen bir mastarın bir bölümü olduğu zaman:
Do you think the plane will be on time? ~ I don't know. it may/migh could be delayed by fog. : Sence uçak zamanında gelir mi? ~ Bilmiyorum. Sisten dolayı gecikebilir.
Soruda could da might da kullanabiliriz:
Might/Could he be waiting for us at the station? (Do you think he waiting ...?): İstasyonda bizi bekliyor olabilir mi? (. . . bekliyor mudi dersin?)
Ancak olumsuzda could ile may/ might arasında bir ayrım vardır:
He may/might not be driving the car himself. (Perhaps he isn't driving the car himself.) : Arabayı kendi sürmüyor olabilir. (Belki de sürmüyordur.)
Fakat He couldn't be driving the car himself (Arabayı kendi sürüyor olamaz), olumsuz bir sonuç çıkarma ifadesidir. This is impossible. He can't drive' (Bu olanaksız. O araba süremez) anlamındadır.
B could + herhangi bir fiilin -miş'li mastarı (perfect infinitive), may/ might + -miş'li mastarın (olasılık) yerine kullanılabilir.
I wonder how Tom knew about Ann's engagement. ~ He may/might/ could have heard it from Jack. (Perhaps he heard it from Jack.): Acaba Tom, Ann'in nişanlandığını nasıl öğrendi? ~ Jack'ten duymuş olabiir. (Bel­ki de Jack'ten öğrenmiştir.)
Yukarıda A'da olduğu gibi soru might ya da could kullanabiliriz:
Could/Might the bank have made a mistake? (Do you think it is possible that the bank [has] made a mistake?) : Banka bir hata yapmış olabilir mi? (Bankanın bir hata yapmış olma olasılığı var mı?
Ancak olumsuzda anlamlar değişir:
Ann might not have seen Tom yesterday. (Perhaps she didn't see him.) : Ann Tom'u dün görmemiş olabilir. (Belki onu görmedi.)
Buna karşılık:
Ann couldn't have seen Tom yesterday. (Olumsuz sonuç çıkarma: Per­haps Ann and Tom were in different towns.) : Ann Tom'u görmüş ola­mazdı. (Belki Ann ve Tom ayrı kentlerdeydiler.)
135 can'in olasılık göstermesi
A Genel anlamda olasılık:
özne + can, 'it is possible' (olasıdır), dolayısıyla koşullar elvermektedir an­lamına gelebilir. (Bu, may'le ifade edilen olasılıktan oldukça ayrıdır:
You can ski on the hills. (There is enough snow.): Tepelerde kayak yapabilirsiniz. (Yeterince kar var.)
We can't bathe here on account of the sharks. (it isn't safe.): Köpekba­lıkları yüzünden burada denize giremiyoruz. (Güvenceli değil.)
Can you get to the top of the mountain in one day? (Is it possible?) : Bir günde dağın tepesine varabilir misin? (Bu olanaklı mı?)
B can ayrıca, belirli durumlarda ortaya çıkan olasılık için de kullanılabilir:
Measles can be quite dangerous. (Sometimes it is possible for them to be quite dangerous/ Sometimes they are quite dangerous.): Kızamık ol­dukça tehlikeli olabilir. (Bazen oldukça tehlikeli olma olasılığı vardır / Bazen oldukça tehlikeli olur.)
The Straits of Dover can be very rough. (it is possible for the Straits to be rough; this sometimes happens.): Dover kıyıları çok dalgalı olabilir. Straits [Kıyı Bölgesi'nin] dalgalı olma olasılığı var; bu bazen olur.)
Geçmişte could kullanılır:
He could be very unreasonable. (Sometimes he was unreasonable; this was a possibility.): Bazen hiç de makul olmayabiliyordu. (Bazen makul değildi; bu olasıydı.)
can bu biçimiyle yalnız şimdi ya da geçmiş zaman yapısında ve özellikle olum­luda kullanılır.

Hiç yorum yok: