26 Eylül 2007 Çarşamba

İlgi zamir ve cümlecikleri (Relative pronouns and clauses)


8 İlgi zamir ve cümlecikleri (Relative pronouns and clauses)
72 Tanımlayan ilgi cümlecikleri
Bunlar kendilerinden önce gelen ismi, onu aynı sınıftaki öteki isimlerden ayırd edecek biçimde tanımlarlar. Bu tür bir cümlecik, ismin anlaşılması açısından gereklidir.
The man who told me this refused to give me his name. : Bana bunu söyleyen adam adını vermek istemedi.
cümlesinde 'who told me this' (bunu bana söyleyen adam), ilgi cümleciğidir. Bunu söylemezsek hangi adamdan söz ettiğimiz açıkça anlaşılmaz. Bir isimle tanımlayan bir ilgi cümleciği arasında virgül bulunmadığına dikkat ediniz. Tanımlayan ilgi cümlecikleri genellikle the + isim'i izler, fakat a/an + isim, the'sız çoğul isimler ve all, none, anybody, somebody, vb. ve those'la da kullanılabilir.

a/ an + isim, the'sız çoğul isimler ve somebody/ someone/ something'den son­ra gelen cümlecikler bazen isim ya da zamirlerini yalnızca dolaylı olarak belirtirler. Bu durumlarda isim ve zamirler genellikle bir fiil ya da edatın tümlecidirler:
I met someone who said he knew you. : Seni tanıdığını söyleyen bir adamla tanıştım.
The book is about a girl who falls in love with . . . : Bu kitap, ... a aşık olan bir kız hakkında.
Bazen bu cümlecikler isim ve zamirlerden bir sözcük ya da takımla ayrılırlar:
There's a man here who wants . . . : Burada . . . isteyen bir adam var.
I saw something in the paper which would interest you. : Gazetede, seni ilgilendirecek birşey var.
Fakat normal olarak ilgi cümleciği isim ve zamirlerinin hemen arkasına getirilmelidir:
The noise that he made woke everybody up. : Yaptığı gürültü herkesi uyandırdı.
She was annoyed by something that I had said. : Benim söylediğim bir şey onu kızdırdı.
73 Tanımlayan ilgi cümleciklerinde kullanılan ilgi zamirleri
İlgi cümleciklerinin yapısını yansıtabilmek için bazı örneklerde önce bunların tam çevirisini, daha sonra düzgün karşılığını vereceğiz. Örnek:
The noise that he made woke everybody up.: Gürültü ki o yaptı herkesi uyan­dırdı. / Yaptığı gürültü . . .
Biçimi şöyledir:
Özne Tümleç İyelik
Kişiler için who whom/who whose
that that
ki o ki onu/ki ona ki onun
Nesneler için which which whose/of which
that that
ki o ki onu/ki ona ki onun
74 Tanımlayan ilgi cümlecikleri: kişiler
A Özne: who ya da that (ki o)
Normal olarak who kullanılır:
The man who robbed you has been arrested. : Adam ki o seni soydu tutuklandı / Seni soyan adam . . .
The girls who serve in the shop are the owner's daughters. : Dükkanda hizmet veren kızlar, dükkan sahibinin kızlarıdır.
Only those who had booked in advance were allowed in. : Yalnız önce­den yer ayırtmış olanlar içeri alındılar.
Would anyone who saw the accident please get in touch with the police?: Kazayı gören kişilerin polisi aramalarını rica ederim (ederiz).
Fakat that de all, everyone, everybody, no one, nobody ve those'dan sonra kul­lanılabilir.
Everyone who/ that knew him liked him. : Onu tanıyan herkes onu sever­di.
Nobody who/that watched the match will ever forget it. : Maçı seyreden kimse onu unutmayacak.


B Bir fiilin tümleci: whom, who ya da that
Tümleç biçimi whom'dur fakat bu, çok biçimsel kabul edilir. Konuşma Ingilizcesinde normal olarak who ya da that kullanırız (that, who'dan daha yay­gındır). Tümleç durumundaki zamiri tümüyle atmaksa en çok görülen durum­dur:
The man whom I saw told me to come back today ya da
The man who I saw ... ya da
The man that I saw ... ya da
The man Isaw . . . : Adam ki onunla görüştüm / Görüştüğüm adam bana bugün gelmemi söyledi. (Son cümlede ilgi zamiri atılmaktadır.)
The girls whom he employs are always complaining about their pay ya da
The girls who he employs ... ya da
The girls that he employs . . . ya da
The girls he employs . . . : Onun çalıştırdığı kızlar aldıkları para­dan yakınıyorlar.
C Bir edatla birlikte: whom ve that
Biçimsel Ingilizcede edat ilgi zamirinden önce konur. O zaman ilgi zamiri whom biçimine dönüştürülmelidir:
the man to whom I spoke : konuştuğum adam
Biçimsel olmayan İngilizcede edatlı cümleciğin sonuna koymak daha yaygın bir uygulamadır. Bu durumda çoğu kez whom'un yerini that alır, fakat ilgi zamiri tümüyle kaldırmak daha da yaygındır.
the man who/ whom I spoke to veya the man that I spoke to veya the man I spoke to. : adam ki onunla konuştum/konuştuğum adam
Aynı biçimde:
The man from whom I bought it told me to oil it ya da
The man whom/ that I bought it from ... ya da
The man I bought it from . .. : Onu aldığım adam, bana onu yağlamamı söyledi.
The friend with whom I was travelling spoke French ya da
The friend who/ that I was travelling with ... ya da
The friend I was travelling with . . . : Birlikte yolculuk ettiğimiz arkadaş Fransızca biliyordu.
D iyelik
whose, kullanılabilecek tek biçimdir:
People whose rents have been raised can appeal. : İnsanlar ki onların ki­raları yükseltilmiştir başvuruda bulunabilir / Kiraları yükseltilenler . . .
The film is about a spy whose wife betrays him. : Film, karısının ele ver­diği bir adam hakkındadır.

75 Tanımlayan ilgi cümlecikleri: nesneler
A Özne
which ya da that. which daha biçimseldir:
This is the picture which/ that caused such a sensation. : Bu kadar sansasyon yaratan film bu.
The stairs which/ that lead to the cellar are rather slippery. : Merdivenler ki kilere iniyor bir hayli kaygan / Kilere inen merdivenler bir hayli kay­gan. (Ayrıca, aşağıda B'ye bakınız.)

B Bir fiilin tümleci

which, that ya da hiç ilgi zamiri bulunmaması:
The car which/that I hired broke down veya The car I hired . . . : Araba ki onu kiraladım, bozuldu / Kiraladığım araba . . .

which, all, evervthing, little, much, none, no ve no'nun bileşimleri ya da öteki enüstünlük biçimleriyle birlikte hemen hiç kullanılmaz. Bunun yerine ya that kullanırız, ya da, bir fiilin tümleci ise, tümüyle atarız:
All the apples that fall are eaten by the pigs. : Bütün elmalar ki düşer domuzlar tarafından yenir / Düşen bütün elmaları domuzlar yer.
This is the best hotel (that) I know. : Bu, bildiğim en iyi otel.
C Bir edatın tümleci
Biçimsel yapı, edat + which'tir, fakat edatı cümleciğin sonuna atıp which ya da that kullanmak ya da ilgi zamirini tümüyle atmak daha yaygındır:
The ladder on which I was standing began to slip ya da The ladder which/that I was standing on began to slip ya da The ladder I was standing on began to slip. : Merdiven ki ben onun üs­tünde duruyordum kaymaya başladı / Üzerinde durduğum merdiven kay­maya başladı.
D İyelik
whose + bir cümlecik kullanılabilir, fakat with + bir takım daha yaygındır:
a house whose walls were made of glass
a house with glass walls : bir ev ki cam duvarlara sahip/camdan duvarları
olan bir ev.

E İlgi zarfları: when, where, why
when'in (zaman için de kullanılan) in/ on which'in yerine kullanılabileceğine dikkat ediniz:
the year when (= in which) he was born : doğduğu yıl
the day when (= on which) they arrived : geldikleri gün

where, (yer için kullanılan in/at which'in yerine kullanılabilir:
the hotel where (= in/at which) they were staying : kalmakta oldukları otel
why, for which'in yerini alabilir.
The reason why he refused is ... : Red­dediş nedeni . . .
Böyle kullanılan when, where ve why'a ilgi zarfı denir.
76 Öncülü cümleler (cleft sentences it + be + isim/zamir + tanımlayan ilgi cümleciği
It was Tom who helped us. (not Bill or Jack) : Bize yardım eden, Tomdu. (Bili ya da Jack değil)
It was Ann that I saw (not Mary). : Gördüğüm, Ann'di. (Mary değil)
Özne, yukarıda olduğu gibi bir özel isim olduğu zaman that, who'dan daha yaygındır. Öteki tüm öznelerle that, doğru biçimdir:
It's the manager that we want to see. : Görmek istediğimiz, müdür.
It was wine that we ordered. (not beer) : Ismarladığımız, şaraptı. (Bira değil)
Kişiden oluşmayan özneler için genellikle that kullanılır:
It's speed that causes accidents, not bad roads. : Kazalara neden olan, kötü yollar değil, hızdır.
77 Mastar ya da ortacın bir ilgi cümleciğinin yerine kullanılması
A Mastar, şu durumlarda kullanılabilir:
1 the first/second, vb'den (ilk/ikinci . . .), the last/only'den ve bazen enüstünlük biçiminden sonra:
the last man to leave the ship = the last man who left/leaves the ship : gemiyi en son terkeden insan
the only one to understand = the only one who understood/understands.: anlayan ilk kişi
Burada mastarın, özne durumundaki zamir + fiil'in yerini aldığına dikkat ediniz. Tümleç durumundaki bir zamir + fiilin verini alamaz, örneğin, the first man that we saw (gördüğümüz ilk adam)'daki cümleciğin yerine mastar konamaz. Zira the first man to see (görülecek ilk adam), bütünüyle ayrı bir anlam taşır. Ancak that bir edilgen fiilin öznesi ise (örneğin the first man that was seen (görülen ilk adam), cümleciğin yerine edilgen bir mastar koyabiliriz: the first man to be seen (görülen ilk adam).

2 Bir amaç ya da izin kavramı varsa:
He has a lot of books to read. (books that he can/must read) : Okuyacak/ Okuyacağı/ Okuyabileceği/ Okuması gereken çok kitabı var. She had something to do. (something that she could do/ had to do): Yapacak/ Yapacağı/ Yapabileceği/ Yapması gereken bir şeyi/ bir işi vardı. They need a garden to play in. (a garden they can play in): (İçinde) oynayacak/ oynayacakları/ oynayabilecekleri bir bahçe gerek onlara.
Burada mastarın fiil + tümleç olarak kullanılan zamirin yerini aldığına dik­kat ediniz.
Mastarın bu iki kullanımının karışıklığa yol açacağı sanılabilir, fakat uygulamada bu çok nadir olur zira mastarın anlamını cümlenin geri kalan bölümü saydamlaştırır.
Tek başına the first man to see hem the first man we must see (görmemiz gereken/ göreceğimiz ilk adam) [man tümleçtir], hem de the first man who saw (gören ilk adam) [man öznedir] anlamına gelebilir. Fakat bu bir cümlenin bir bölümü durumundayken hangi anlamın kastedildiğini hemen anlarız:
The first man to see is Tom =
The first man that we must see is Tom : Görülecek/Görmemiz gereken
ilk kişi Tom fakat
The first man to see me was Tom =
The first man who saw me was Tom. : Beni gören ilk kişi Tom'du.

B Şimdiki zaman ortaçları şu durumlarda kullanılabilir:

1 Cümlecikteki fiil süreklilik (continuous) yapısında ise:
People who are/were waiting for the bus of ten shelter/ sheltered in my doorway =
People waiting for the bus of ten shelter/ sheltered in my doorway. : (Her iki cümle de) Otobüs bekleyen insanlar benim kapı aralığına sığınırlar/ dı.

2 Cümlecikteki fiil alışkanlıkla ilgili ya da sürekli bir eylemi ifade ettiği zaman:
Passengers who travel/ travelled on this bus buy/ bought their tickets in books = Passengers travelling. . . : Bu otobüsle giden yolcular biletleri­ni koçanla alırlar/dı.
Boys who attend/ attended this school have/ had to wear uniform = Boys attending. . . : Bu okula giden öğrenciler üniforma giymek zorundalar/ zorundaydılar.
a law which forbids/ forbade the import = a law forbidding the import: dışalımı yasaklayan bir yasa
a notice which warns/ warned people = a notice warning people : insan­ları uyaran bir ilan
an advertisement which urges/urged = an advertisement urging : teşvik eden bir reklam
Aynı biçimde:
a petition asking : isteyen bir dilekçe
a letter ordering/ demanding/ telling : sipariş veren/talep eden/söyleyen bir mekup
a placard protesting : protesto eden bir döviz
placards protesting : protesto eden dövizler
3 Cümlecikteki bir fiil bir dilek belirtirse, yani cümlecikteki fiil wish, desire, want, hope ise (dilemek, arzu etmek, istemek, ümidetmek) (like değil):
people who wish/ wished to go on the tour = people wishing to go on the tour : tura katılmak isteyen insanlar
fans who hope/ hoped for a glimpse of the star = fans hoping for a glimpse of the star : yıldızı bir kerecik görmek isteyen hayranlar

4 Yukarıdaki fiillerden birini ya da her hangi bir bilme, düşünme fiilini, örne­ğin know, think, believe, expect (bilmek, kanısında olmak, inanmak, ummak) içeren bir tanımlamayan cümleciğin (aşağıda 78'e bakınız) yerinede şimdiki zaman ortacı kullanılabilir:
Peter, who thought the journey would take two days, said . . . =
Peter, thinking the journey would take two days, said . . . :
Yolculuğun iki gün süreceğini düşünen Peter dedi ki . . .
Tom, who expected to be paid the following week, offered . . . =
Tom, expecting to be paid the follov/ing week, offered . . .
Ertesi hafta kendisine ödeme yapılmasını bekleyen Tom . . .
Bill, who wanted to make an impression on Ann, took her to ... =
Bill, wanting to make an impression on Ann, took her to . . .
Ann üzerinde etki bırakmak isteyen Bill, onu . . . e götürdü.
78 Tanımlamayan ilgi cümlecikleri
A Tanımlamayan ilgi cümlecikleri, zaten belirli olan isimlerden sonra kullanılır­lar. Bu nedenle isim betimlemeyip yalnızca onunla ilgili daha fazla bilgi vere­rek ona bir katkıda bulunurlar. Tanımlayan ilgi cümleciklerinden farklı ola­rak bunlar cümlecikte gerekli değildir; cümleden çıkarılmaları bir anlam karı­şıklığına yol açmaz. Gene tanımlayan ilgi cümleciklerinden farklı olarak ilgili oldukları isimden virgüllerle ayrılırlar. Bir tanımlamayan cümlecikte zamir ke­sinlikle atılmaz. Bu yapı oldukça biçimsel olup yazı dilinde, konuşma dilinde olduğundan daha yaygındır.
B Tanımlamayan ilgi cümleciklerinde kullanılan zamirler:
Özne Tümleç İyelik
Kişiler için who whom/who whose
ki o ki onu/ki ona ki onun
Nesneler için which which whose/ of which
ki o ki onu/ki ona ki onun
79 Tanımlamayan ilgi cümlecikleri: kişiler
A Özne: who
Başka bir zamir kullanma olanağı yoktur. Virgüllere dikkat ediniz:
My neighbour, who is very pessimistie, says there will be no apples this year. : Çok karamsar olan komşum, bu yıl hiç elma olmayacak diyor.
Peter, who had been driving all day, suggested stopping at the next town. : Bütün gün araba kullanmakta olan Peter, bir sonraki kasabada durmayı önerdi.
Ana fiilin öznesinden hemen sonra gelen bu tür cümlecikler daha çok yazılı İngilizcede bulunurlar. Konuşma dilinde daha çok şöyle deriz:
My neighbour is very pessimistie and says . . . : Komşum çok karamsar­dır; der ki . . .
Peter had been driving all day, so/ and he suggested . . . : Peter bütün gün araba kullanıyordu, onun için/ ve . . . önerdi.

Fakat cümlenin daha ileri bölümlerine konan, yani ana fiilin tümlecinden sonra gelen cümlecikler konuşma dilinde oldukça yaygındır:
I've invited Ann, who lives in the next flat. : Yan dairede oturan Ann'i davet ettim.
Bir edat + isim'den sonra gelen cümlecikler de yaygındır:
Ipassed the letter to Peter, who was sitting beside me. : Mektubu, yanım­da oturmakta olan Peter'a uzattım.

B Tümleç: whom, who
Zamir atılmaz. Doğru biçim whom'dur, fakat konuşmada bazen who da görülebilir:
Peter, whom everyone suspected, turned out to be innocent. : Herkesin kuşkulandığı Peter suçsuz çıktı.
Yukarıda belirtildiği gibi, bu durumdaki bir tanımlamayan ilgi cümleceğine konuşma dilinde pek rastlanmaz. Daha çok şöyle deriz:
Everyone suspected Peter, but he turned out to be innocent. : Herkes Peter'den kuşkulanıyordu ama o suçsuz çıktı.
Fakat cümlenin daha ileri bölümlerine konan, yani ana fiilin tümlecinden sonra gelen cümlecikler konuşma dilinde oldukça yaygındır:
She wanted Tom, whom she liked, as a partner; but she got Jack, whom she didn't like. : Eş olarak beğendiği Tom'u istiyordu, fakat (beğenmedi­ği Jack'i aldı) ona beğenmediği Jack verildi.
She introduced me to her husband, whom I hadn't met before. : Beni, daha önce tanışmamış olduğum kocasıyla tanıştırdı / Beni kocasıyla ta­nıştırdı; daha önce onunla tanışmamıştım.

C Edat tümleci: whom
Zamir atılmaz. Edat normal olarak whom'dan önce gelir:
Mr Jones, for whom I was working, was very generous about overtime payments. : Hesabına çalıştığım Mr Jones, fazla mesai ödemelerinde çok eliaçıktı/ Mr Jones'a çalışmıştım; o, . . .
Ancak edatı cümleciğin sonuna almak olanağı vardır. Konuşma dilinde bu çok uygulanır; o zaman da who'nun yerini whom alır:

Mr Jones, who I was working for, . . . (Anlamı aynı)
Cümlecikte zaman ya da yer gösteren bir ifade varsa bu, sonda kalır:
Peter, with whom I played tennis on Sundays, was fitter than me
cümleciği,
Peter, who/ whom I played tennis with on Sundays, was fitter than me. : Pazarları tenis oynadığımız Peter'ın kondisyonu benden iyiydi.
D İyelik: whose
Ann, whose children are at school ali day, is trying to get ajob. : Çocuk­ları bütün gün okulda olan Ann, bir iş bulmaya çalışıyor.
This is George, whose class you will be taking. : Bu sınıfını alacağın George.
Konuşma dilinde herhalde şöyle derdik:
Ann's children are at school ali day, so she . . . : Ann'in çocukları bütün gün okulda; onun için . . .
This is George. You 'II be taking his class. : Bu, George. Onun sınıfını ala­caksın.
80 all, both, few, most, several, some vb. + of + whom/ which
Bu biçim, hem insanlar hem de nesneler için kullanılabilir. Aşağıdaki örnek­lere bakınız. Her biri için daha az biçimsel olan ve anlamca denk olan cümle­ler parantez içinde verilmektedir:
Her sons, both of whom work abroad, ring her up every week (Both her sons work abroad, but they ring her up every week). : Her ikisi de yurtdışında olan oğulları ona her hafta telefon ederler (Her iki oğlu da yurtdışında ama, her . . .)
He went with a group of people, few of whom were correctly equipped for such a climb. (He went with a group of people; few of t hem . . .) :
Pek azı böyle bir tırmanış için gerekli olan donanıma sahip bir grupla gitti. (Bir grupla gitti; pek azı böyle bir tırmanış için gerekli olan donanı­ma sahipti.)
The buses, most of which were already full, were surrounded by an angry crowd. (Most of the buses were already full, and/ but they were surrounded by an angry crowd.) : Çoğu dolu olan otobüslerin çevresini öfkeli bir kalabalık almıştı. (Otobüslerin çoğu doluydu ve/ama çevrelerini . . . . )
I met the fruit-pickers, several of whom were university students. (I met the fruit-pickers; several of them were. . .) : Birkaçı üniversite öğ­rencisi olan meyva toplayıcılarıyla tanıştım. (Meyva toplayacılarıyla ta­nıştım; birkaçı üniversite öğrencisiydi.)
I picked up the apples, some of which were badly bruised. (Ipicked up the apples; some ofthem . . . ) : Birkaç tanesi fena halde örse­lenmiş olan elmaları topladım. (Elmaları topladım; birkaç tanesi ... ör­selenmişti.)
The house was full of boys, ten of whom were his own grandchildren. (The house wasfull of boys; ten ofthem . . . ) : Oda, on tanesi adamın kendi torunu olan çocuklara doluydu. (Oda çocuklarla doluydu; on ta­nesi . . . torunlarıydı.)
81 Tanımlamayan ilgi cümlecikleri: nesneler
A Özne: which
Burada that kullanılmaz:
That block, which cost £5 million to build, has been empty for years. : İnşası 5 milyon sterline mal olan şu blok, yıllardan beri boş duruyor.
The 8.15 t rain, which is usually punctual, was late today. : Genellikle zamanında gelen 8.15 treni bugün gecikti.
Konuşmada bunları daha çok şöyle söyleriz:
That block cost £5 million to build and has been empty for years. : Şu bloğun inşası 5 milyon sterline mal oldu ve . . .
The 8.15 train is usually punctual; but it was late today. : 8.15 treni genel­likle zamanında gelir ama bugün gecikti.
B Tümleç: which
Burada that kullanılmaz, which de hiç atılamaz:
She gave me this jumper, which she had knitted herself ya da
She gave me this jumper; she had knitted it herself. : Bana, kendi ördüğü bu kolsuz giysiyi verdi ya da Bu kolsuz kazağı bana verdi; onu kendisi örmüştü.
These books, which you can get at any bookshop, will give you all the information you need ya da These books will give you all the Information you need. You can get them at any bookshop. : Herhangi bir kitabevinden alabileceğin bu kitap sana, gereksinim duyduğun bütün bilgileri ve­rir.
C Bir edatın tümleci
Edat which'ten önce ya da (daha, teklifsiz durumlarda) cümleciğin sonuna gelir:
Ashdown Forest, through which we'll bedriving, isn't a forest any longer ya da Ashdown Forest, which we'll be driving through, isn't aforest any longer. : içinden geçeceğimiz Ashdown Forest (Ashdovvn Ormanı) artık orman değil.
His house, for which he paid £10,000 for, is now worth £50,000 ya da
His house, which hepaid £10,000 for, is now . . . : 10,000 sterlin ödediği ev şimdi 50,000 sterlin değerinde.
D Fiil takımlarında which
look after, look forward to, put up with gibi bileşimler (Bknz: 38. Bölüm) bir birim olarak ele alınmalıdır; dolayısıyla edat/zarf, fiilden ayrılmamalıdır:
This machine, which I have looked after for twenty years, is still working perfectly. : Yirmi yıldan beri bakımını yaptığım bu makine hâlâ mükem­mel çalışıyor.
Your inefficiency, which we have put up with far too long, is beginning to annoy our customers. : Gereğinden çok fazla katlandığımız bu verim­sizliğin, artık müşterileri kızdırmaya başlıyor.
E İyelik: whose ya da of which
whose, genellikle hem hayvanlar, hem de cansızlar için kullanılır, of which'i nesnelerle kullanmak olanağı varsa da, çok biçimsel İngilizce dışında buna rastlanmaz.
His house, whose windows were all broken, was a depressing sight. : Onun, bütün camları kırık olan evi insana hüzün veriyor.
The car, whose handbrake wasn't very reliable, began toslide backwards.: El freni pek güvenilir olmayan araba geriye doğru kaymaya başladı.

82 Bağlayan ilgi cümlecikleri
Zamirler who, whom, whose, which'tir. Virgüller, tanımlamayan cümleciklerde olduğu gibi kullanılır. Bağlayan ilgi cümlecikleri, ait oldukları ismi nitele­mezler; olayın gerisini getirirler. Genellikle ana fiilin tümlecinden:
I told Peter, who said it wasn't his business. : Peter'a anlattım, o da bu­nun onu ilgilendirmediğini söyledi.
ya da edat + isim'den sonra kullanılırlar:
I threw the ball to Tom, who threw it to Ann. : Topu Tom'a attım, o da Ann'e attı.
Bunların yerine and/but + he/she vb. kullanılabilir:
I threw the ball to Tom, and he threw it ... : Topu Tom'a attım, o da
onu . . .
I told Peter, but he said . . . : Peter'a söyledim, ama o da . . .
Bazen bu durumda olan bir cümleciğin tanımlamayan cümlecik mi, bağlayan cümlecik mi olduğunu ayırd etmek zor olabilir, fakat öğrencilerin bu ayrımı yapmaları zorunlu değildir, çünkü bunlar aynıdır. Bağlayan cümleciklere birkaç örnek daha:
He drank beer, which made him fat = He drank beer and it made him fat. : Bira içiyordu, bu da onu şişmanlaştırdı.
We went with Peter, whose car broke down before we were halfway there = We went with Peter but his car broke down before we were halfway there. : Peter'la gittik, onun da arabası daha yolun ortasına gelmeden bo­zuldu.
80'de gösterildiği gibi, one, two vb, few/several/some vb. + of + whom/which'i kullanabiliriz:
I bought a dozen eggs, six of which broke when I dropped the box. : Bir düzine yumurta aldım; altısı, ben kutuyu düşürünce kırıldı.
He introduced me to his boys, one of whom offered to go with me. : Beni oğullarından tanıştırdı; (onlardan) biri benimle gitmeyi önerdi..
The lorry crashed into a queue of people, several of whom had to have hospital treatment. : Kamyon, kuyrukta bekleyen bir kalabalığın içine dal­dı; birkaçının hastane tedavisi (hastanede tedavi) görmesi gerekti.

which, ayrıca bütün cümleciğin de yerini alabilir:
The clock struck thirteen, which made everyone laugh. : Saat onüçü vur­du; bu da herkesi güldürdü.
He refused to do hisshare of the chores, which annoyed the others. : Gün­lük işlerden üstüne düşen payı yapmak istemedi; bu da herkesi sinirlen­dirdi. (Reddetmesi onları sinirlendirdi.)
The rain rattled on the roofall night, which kept us awake. : Yağmur bü­tün gece çatıda şıpırdadı; bu da hepimizin uykusunu kaçırdı.
She was much kinder to her youngest child than she was to the others, which made the others jealous. : En küçük çocuğuna ötekilere olduğun­dan çok daha iyi davranıyordu; bu da ötekilerini kıskandırıyordu.
83 what (ilgi cümleciği) ve which (bağlayan cümlecik)
what = the thing that/the things that : . . . diğim (vb) şey/ şeyler
What we saw astonished us = The things that we saw astonished us. : Gördüğümüz şeyler bizi şaşırttı.
When she sees what you have done she will befurious = When she sees the damage that you have done she will befurious. : Yaptıklarını görün­ce çılgına dönecek = Verdiğin hasarı görünce çılgına dönecek.
İlgi zamiri olan what ile bağlayan ilgi zamiri which'i karıştırmamaya dikkat ediniz. Which'in, bir önceki cümlede bulunan bir isme gönderme yapmasına karşılık what'ın gerideki herhangi bir şeye gönderme yapmadığını anımsayı­nız. Ayrıca what ilgi zamiri bir fiilin tümleci olmasına karşın which bağlayan ilgi zamiri genellikle öznedir:
He said he had no money, which was not true. : Hiç parası olmadığını söyledi, ki bu doğru değil.
Some of the roads wereflooded, which made ourjourney more difficult.: Yollardan bazılarını sel basmıştı; bu da yolculuğumuzu zorlaştırdı.
(Ayrıca 82'ye bakınız.)
84 İlgi cümleciklerinde virgülün önemi
Bir tanımlayan ilgi cümleciğinin virgülsüz yazıldığını anımsayın. Virgül kon­duğu zaman anlamın nasıl değiştiğine dikkat ediniz:
(a) The travellers who knew about the floods took another road.
(b) The travellers, who knew about the floods, took another road.

(a) Selden haberi o'lan gezginler bir başka yoldan gittiler.
(b) Selden haberi olan gezgin'ler, bir başka yoldan gittiler.

(a)'da bir tanımlayan ilgi cümleciği bulunmaktadır; bu, bir isim olan travel­lers'ı nitelemekte ya da kısıtlamaktadır. Dolayısıyla bu cümle bize, yalnızca selden haberi olan gezginlerin başka bir yoldan gittiklerini belirtir ve bundan haberi olmayan ve dolayısıyla sel baskınına uğramış olan yoldan giden başka gezginlerin de bulunduğunu ima eder. (b)'de bir tanımlamayan cümlecik var­dır; önündeki ismi niteleyip kısıtlamaz. Dolayısıyla bu cümlede bütün gezgin­lerin selden haberli olduklarım, dolayısıyla başka bir yoldan gittikleri anlamı gizlidir.
(b) cümlesinin çevirisindeki virgül, Türkçede de bu ayrımı gös­termektedir. Ayrıca vurgulamada da ayrım vardır. Bunu çeviride verdik.
(c) The boys who wanted to playfootball were disappointed when it rained.
(d) The boys, who wanted to play football, were disappointed . . .

(c) Futbol oynamak iste'yen çocuklar yağmur yağınca düş kırıklığına uğradılar.
(d) Futbol oynamak isteyen çocuk'lar, yağmur yağınca düş kırıklığına uğradılar.
(c) cümlesi çocuklardan bir bölümünün futbol oynamak istediği anlamını taşımaktadır. Yağmur yağıp yağmamasına aldırmayan başka çocuklar da vardı herhalde, (d) cümleciğinde, bütün çocukların futbol oynamak istediği ve hepsinin düş kırıklığına uğradığı anlamı gizlidir.
(e) The wine v/hich was in the cellar was ruined.
(f) The wine, which was in the cellar, was ruined.
(e) Kilerde'ki şarap bozuldu.
(f) Kilerdeki şa'rap, bozuldu.

(e) cümlesinde şarabın bir bölümünün bozulduğu anlamı gizlidir. Anlaşılan başka bir yerde tutulup bozulmaktan kurtulan şarap da vardı, (f) cümlesi bü­tün şarabın kilerde olduğunu ve bozulduğunu gösterir.

85 whoever, whichever, whatever, whenever, wherevcr, however
Bunların değişik anlamları olup ilgi cümlecikleri ile öteki cümlecikleri sunar­lar. Öteki cümlecikler teknik olarak bu bölüme ait değilse de bu ever'li yapı­ları bir arada toplamak daha uygun görünmektedir.
A whoever (zamir) ve whichever (zamir ve sıfat), 'the one who', 'he who’, 'she who' ( . . . en) anlamlarına gelebilir:
Whoever gains the most points wins the competition. : Her kim en çok puanı alırsa o kazanır. / En çok puan alan kazanır.
Whichever of them gains the most points wins. : Onlardan hangisi en çok puanı alırsa o kazanır.
Whichever team gains the most points wins. : Hangi takım en çok puan alırsa o kazanır.
Whoever gets home first starts cooking the supper. : Eve her kim ilk ön­ce varırsa akşam yemeğini pişirmeye başlar. / Eve ilk giden akşam yeme­ğini pişirmeye başlar.
Whichever of us gets home first starts cooking. : Hangimiz eve ilk önce gelirse (o) yemeği pişirmeye başlar.
Whoever cleans your windows doesn't make a good job of it. : Camları­nı (her) kim temizliyorsa bu işi iyi yapmıyor

B whatever (zamir ve sıfat), whenever, wherever (her ne, her nerede/nereye, her ne zaman)
You can eat what/ whatever you like. (anything you like): Ne istersen yiyebilirsin, (istediğini . . .)
When you are older you can watch whatever programme you like. : Bü­yüyünce hangi programı istersen izleyebilirsin.
My roofleaks when/ whenever it rains. (every time it rains): (Her) ne za­man yağmur yağsa çatım akar. (her yağışında)
You will see this product advertised everywhere/ wherever you go. : Her gittiğin yerde/ Nereye gitsen bu ürünün reklamının yapıldığını görürsün.
Go anywhere/ wherever you like. : Nereye istersen git / İstediğin yere git.
C whoever, whichever, whatever, whenever, wherever, however, aynı zamanda 'no matter who' vb. ('kim olursa olsun' vb.) anlamına da gelebilir:
If I say 'heads, I win; tails you lose', I will win whatever happens ya da whichever way the coin fails. : 'Tura dersem ben kazanırım; yazı dersem sen kaybedersin.' Ne olursa olsun ya da para nasıl düşerse düşsün, ben kazanırım.
Whatever happens don't forget to write. : Ne olursa olsun (mektup) yaz.
I'll find him, wherever he has göne. (no matter where he has göne): Ne­reye gitmiş olursa olsun onu bulacağım.
whatever you do (ne yaparsan yap) çoğu kez, bir emir ya da ricanın önemini vurgulamak için bunlardan önce ya da sonra kullanılır:
Whatever you do, don't mention my name. : Ne yaparsan yap, benim adımdan söz etme. (Burada 'whatever you do' : 'ne yaparsan yap', 'duru­mun ne olursa olsun' anlamındadır.)
however, derece gösteren bir zarftır; bir sıfat ya da bir başka zarftan önce kullanılır:
l'd rather have a room of my own, however small (it is), than share a room. : Bir odayı paylaşmaktansa, ne kadar küçük olursa olsun kendi odamın olmasını tercih ederim.
However hard I worked, she was never satisfied. : Ne kadar çok çalışır­sam çalışayım, hiç tatmin olmuyordu.
D whatever, wherever, konuşanın bilmezliğini ya da ilgisizliğini belirtebilir:
He lives in Wick, wherever that is. (I don't know vvhere it is, and I'm not very interested.) : Wick'te oturuyormuş, her neresiyse. (Neresi oldu­ğunu bilmiyorum ve bu pek de ilgimi çekmiyor.)
He says he's a phrenologist, whatever that is. (I don't know what it is and I'm not very interested.): Frenologist olduğunu söylüyor - her neyse. (Ne olduğunu bilmiyorum ve bu pek de ilgimi çekmiyor.)

who ever? when ever? what ever? vb. ayrı sözcükler olarak söylenebilir, fakat o zaman anlam değişir (Bknz: 61.)

I lost seven kilos in a month. ~ How ever did you lose so much in such a short time? : Bir ayda yedi kilo verdim. ~ Bu kadar kısa zamanda bu kadar çok nasıl verebildin, kuzum?

BILL (kuşkuyla) : I know all about you. (Seninle ilgili her şeyi biliyorum.)
TOM (öfkeyle) : What ever do you mean? (Sen ne demek istiyorsun, be?)

Where ever did you buy your wonderful carpets? : Harika halılarını ne­reden aldın, kuzum?

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ilgi cümleciklerininin ettirgenle kullanımını açıklayan bir link paylaşabilirmisiniz